Toplumda Din, Acıdan Besleniyor

Başlıkta da belirtildiği gibi eğer biraz dikkat edersek toplumumuzda dinin (belki de toplumun kendisinin) acıdan beslendiğini görebiliriz. Nasıl mı? Hemen anlatmaya başlayalım. Pek çok düşünür, dinlerin insan için ahlak ve hoşgörü çerçevesinde yaşanması gerektiğine değinir. Ancak günümüzde bu durum bundan ibaret midir? Yoksa biz ahlak, hoşgörü, sevgi, merhamet ve iyilik gibi kavramları acı ile mi karıştırmaya başladık. Günümüzde bakıldığı zaman pek çok insan özellikle bizim toplumumuzda anlatılan dini hikayelerde, çekilen zorluklara odaklanıp dersler çıkarmak yerine, zorlukları çekenler için (kavimler, peygamberler vs.) ağlamaktan öte bir şey yapmazlar. Son zamanlarda toplum olarak ağlamaktan öte şeyler yapmayan belli bir kesim var. Ben bu kesime acı ile beslenen kesim demeyi tercih ediyorum. Televizyon programlarında sürekli ağlayan hocalar, insanlar, dertli telefon bağlantıları veya konukları görüyoruz. Acaba bu insanlara gerçekten yardım mı etmek istiyoruz yoksa bu insanların acısını görüp kendi bulunduğumuz durumu kıyaslama ihtiyacı içerisinde miyiz ? Bir toplumda acı çeken insanların göz önüne gelip acı çektiğini göstermesi o sorunun çözümü müdür? Burada el birliği ile bu insanın sorununu çözmekten bahsetmiyorum, fakat arada ince bir çizgi olduğunu belirtmeden edemeyeceğim. Bizler ise bazen bu acıyı geçerek bununla dini ve ruhu besliyoruz. Bir süre sonra din ve acı bir bütün oluyor. Televizyonda, camilerde, dinin ulaşabildiği her yerde ağlayan hocalar ve insanlar görüyoruz. Oysa ki ağlamak, sadece acıya ve zorluklara odaklanmak yerine biraz olsun acıdan arındırılmış merhamete, iyiliğe, ahlaka, hoşgörüye ve yardımlaşmaya ihtiyacımız yok mu ? Toplum olarak mutluluğa ihtiyacımız hiç yok mu ? Bence hiç olmadığı kadar var... Saygılarımla

Yorumlar

Popüler Yayınlar